12 Temmuz 2016 Salı

Suçlusun




                           Aşk; sahip olmadığın birine, var olmayan bir şeyi vermektir
                                                                                             Aslı Erdoğan 

Suçluydun. Hatırlasana; Yakup'tan sonra kendine heteroseksüel diyen erkekleri sevmeyecektin. Bunu söylerken, kar altında soğuk Ankara'da bekleyişin aklına gelirdi. Sevmemeliydin. Bunu kendine yapmamalıydın. Hem zaten kimse anlamazdı, sadece sevdiğin yazarlar dışında. For example; Nilgün Marmara, Zafer Ekin Karabay. Ahmet Arif'in mektuplarını okumakla aşka sahip çıktığını mı sanıyorsun? Yanıldın. 

Ama yaşadın. Yaşamın hücrelerine girmek istedin. Örgütleştin, birkaç kırık eylemlere katıldın. SolcuAbilerine göt vermek isterken kendini tuttun, ne de olsa yoksuldun ve yoksullukla mücadele etmek okuduğun bölümün sana sunduğu çözümleri yetmiyordu, devirmek lazımdı. Sistemi. Birgün Ouz'a aşık iken, Ouz'un (ah çok özlüyorsun, gittiğin bayram ziyaretinde gece vakti karşılaştığın lise arkadaşında Ouz'dan birkaç kelime duymak istedin?) deniz manzaralı evinden bahsedince Ezgi; sana bir gün devrim yapınca, herkesin deniz manzaralı evi olacak demişti. İnanmıştın. Ya da inanmak istedin. Kredi taksitlerin olmadan önceydi. Hep özgür kalacağını sandın. Unutmak istediğindi o eylemler. Yakup'un pasifizeliğine inat, sen değiştirmek istedin. İlk yenilgin ibneliğini keşfedince; -ibneliğinle keşfetmeye orantılı ilerlemedi solculuk. - tiksindin, devrimden. Çünkü SolcuAbilerin daha önemli dertleri vardı. 

Belki de o sınırda tanıştın Abdurrahman ile. Bir ev düşledin belki. Bir akademik nüans istedin. Makalemsi yaşam. Döner ayran kestin. Kızılay - Kurtuluş yolunda tekrar bulmak istedin masumiyetini. 

Çocukluğun izin vermezdi birini sevmene neden inanmadın buna,? Sen ki aile ve çocukluğunla lanetlenmiş bir karayazıydın. Gökyüzü gibi bir şey, hiçbir yere gitmeyen diyor ya sevdiğin şair. Gitmedi. Utanç duydun. Belki dedin unuturum. Abdurrahman olursun. Persona, içiçe geçmek. İzin vermezlerdi bilmiyor muydun? Suçlusun. Açılmamalıydın. Diğerleri gibi oynamalıydın oyunu. Hiç olmamış gibi. 

Abdurrahman'ın da senin gibi acıları mı sandın? Yakup mu sandın onu? Erkekler, içlerine mi gömer sandın, Ne umdun? Ne umulur söyle? Seks ve para tek istedikleri. Evlilik dedikleri bunu meşrulaştırmaktı. Bak senin gibi konuştum yine, aktivist ağızları. 

Çok yenildin o dernekte. Hakkını yemesinler çok da çalıştın, hani dedin özgürlük, belki bir çıkış umuş, bir rota, bir kayboluş. Olmadı, tekrar düştün. Bir kale gibi. Şimdi kaçmak istiyorsun, hiç kimsenin seni bilmediği bir küçük şehire. Karaman'a belki. Maraş'a. Adını daha önce hissetmediğin. Hastane odasında çürümek istiyorsun. Abdurrahman; sana "nerede değilsen, orada mutlu olduğunu sanırsın" demişti. 

Çok özlüyorsun onu. Yine de aramıyorsun. Ne durumda olduğunu Eren'den bile sormaya çekiniyorsun. Çünkü diyorsun ki, bir aşk, bir aşk sadece kendini kandırmaktır, bir masala, ki onlar anlamaz, anlamayacakları için konuşsunlar istemiyorsun. 

Hazan aradı seni. "Sünepe" dediği zaman, onun için, burnun sızladı. Telefonu kapadın. Ağladın. "Hep kendine maço diyenler sikti seni, bir de sünepe siksin ne olacak" demen çocukluğundan intikam almaktı. İşte şurası, itfaiyecilerin olduğu yer. Hatırlasana, daha çocukken, dokundurtmuşlardı sana. Gerçi sen de tanımak istedin. Kudurgan bir enerjin vardı. Suçlusun, yaşamı tanımakla. Hissetmekle. 

Kelle paçacıya giderken, o adamı görürken ağladın. Hiç sevilmediğini düşündün. Birinin kaşığından kelle paça içmedin, pulbiber ağzına takılmadı hiç. Öksürmedin. Adam ne güzeldi. Karşısındaki çirkin. Abdurrahman'a Eren'in sana verdiği ikinci el telefonunla ilgili soru sorarken, aklında bu sevilme isteği mi vardi? 

Dünyaya yakup için okuduğun meydanı, şimdi okumaya üşenmişsin. Ah, dedin. 
Şimdi içi boşalmış kese gibisin. Sadece yaşıyorsun. SESbaşKanı Hüsnü bile seni sinir etmiyor. Okuduğun kitaplar iyi etmiyor seni. Küçümsediğin Amerikan dizileri izliyorsun. İsteyen herkese hayır demeden para veriyorsun. 

Yazar da olamadın. Akın'a malzeme oldun. Herkese malzeme oldun. Sen sadece bir malzemeden ibaretsin. Sevmekten, çocukluktan yaratılmış.

Suçluydun, sevmemeliydin. Kendine düzcinsel diyenleri. Halbuki o kelimenin anlamını bilmediklerini yüzlerine vurmaya bile cesaretin yoktu. 
Suçlusun, sen starbucks'ta americano içen bir gay olamayacaksın. Çünkü çocukluğun bir lanet gibi üstünde. 

Kendine gelme. Ölme. Yıllar sonra sana staj yapmaya gelen öğrencilere mesleğini küçümse. Bizim zamanımızda böyle değildi de. Abdurrahman'ı unut. Onun düzcinsel hayatına saygı duy, ya da onun düz hayatına. Kendine bir rol biç. Mesela Abi, mesela Bey, mesela Sinik Mesela Ailesine bakan Mesela Sanat.

Bir daha asla severek aynı suçu işleme. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder