30 Mart 2016 Çarşamba

Hangi Örgüttensin?

Yuvarlak oturuluş. Böyle grup terapisi yapılırkenki gibi. Niye geldim bilmiyorum? Sendika toplantılarını sevmiyorum. İlk girişimde yabancılaşmıştım. Hüsnü tiz sesiyle, "niye yabancı gibi duruyorsun ocam, geç şöyle" dedi. Kulağımdan trafik geçti. Korna sesi. Oturdum. Konuşulanları dinlemeye çalışıyordum. Hüsnü'ye uzaktan bakıyorum. "Ali beni faceten eklemiş" demişti, Ali, kendisini sikmemi istiyorun solcucası. Bir ara bir kadın "emekçi sınıf, sermaye piyasası, böyle olmaz..gibisinden konuşuyordu. Elimi yüzüme götürdüm. Yüzümü ekşittim. Rona ile bir an bakıştık. SENDİKA EŞ BAŞKANI. Sıkıldım. Sıkıldım. Olmuyor. Bu cümlelerinizle olmuyor. 
Hüsnü bir şeyler yazıyor. HALKEVCİ. Rona ve Hüsnü SES'e yapılacak eğitimi düzenlemediler, gündem yoğunluğundan. EĞİTİM: LGBTİ'lere ayrımcılıkla mücadele. Rona odaya ilk girdiğimde, beni gördüğüne şaşırdı, HERŞEYİ BİLEN-ler. 

Huzur duyduğum yer yok artık. Neden böyle oldu? Gerçekten bilmiyorum. Yani herkesten korkuyorum, herkesin beni kandıracağını, sömüreceğini hissi hiç gitmiyor. Üniversitede çok mücadele ederdim. Koşa koşa giderdim. Şimdi niye olmuyor? Biri tokat atsın bana. 

ilk komünist partiden tiksindim. Kadın hala konuşuyor. Kadının hangi örgütten olduğunu düşünüyorum. Hangi yüzde birlik olmayan bir siyasi partiden entegre, sendikayı kendi partisi için örgütlenme aracı olarak kullandığını düşünüyorum. 
Sert olduğuna göre, kesin ortodoks marksist bir parti. SDH. KALDIRAÇ. 

Bitirse? Bitsin. Aslında buraya Özge için geldim. O demişti. "Sen yaşayan bir şeysin" onu hala kendime kanıtlamak için. Yaşayan bir şey olmak için. GENE. 

Hüsnü başını kaşıdı hızlı hızlı. Ne güzel. Demek ki kafasını karıştıran bir şeyler hissediyor. Güzel adam aslında. Neşeli de. Raconu da iyi biliyor. Kaptırmaz başkanlığı yanisi. Boğaz çizgileriyle fantezi kuruyorum. 

Kadın sustu. Ama onu aratmayan başka biri konuşuyor. Dayanamıyorum. Ağlamak istiyorum. Gözlerim doluyor. Rona'ya "başka bir toplantım var" deyip çıkıyorum. Böyle yapmak gerek. Senin de gündeminin yoğun olmasını sürekli belirtmelisin. Ağır olmalısın yoksa sallamazlar. Bak Eren'e, KAOS peşinde. TUNA'ya bak. 

Dışarı çıkıyorum. Asansörde dayanamayıp boşalıyorum. Allah'ım neden içimdeki kurdu öldürdün? 
Ne yaptım? Mücadele etmemem için neden yaptın bunu bana? 
Rahatlıyorum. 


29 Mart 2016 Salı

Sosyal Hizmet kime kısmet

                                                                            Yusuf'a

Abdurrahman'la döner yedik. Ayran. Dinlendiriciydi. Diyarbakır ASDEP'e başvurmayacak Abdurrahman. Yıktıklarını temizlemek için beni kullanamazlar dedi. Beyaz yüzüne baktım. Gözlerini kaçırdı. Ben de. Ayrandan fırt sesi çektim. Bitmişti. Hep döner. 

                        Sosyal hizmet, sosyal adalet ve sosyal değişimi destekleyen, insan haklarını temel alan, başetme kapasitesini güçlendiren; 

Kızılay - Kurtuluş yolunu yürüdük. Huzurluydum. "Haber izlemiyorum ki" dedim. iyi yapıyormuşum. Eve gitsek, abdurrahman'ın omzuna başımı koysam, boğaz çizgisine yakın bir yere öpücük kondursam, ya da olmasa, sadece başım öylece kalsa, müzik çalsa, Nazan öncel, biraz çocuk kalsaydım dese,,,
       
                 bireyin iyilik halini amaçlayan, bunun için kaynakları aracılık eden,

Abdurrahman, "iyi bir sosyal hizmet uzmanı değilsin." demedi, "çalıştığın hastanede daha aktif çalışabilirsin" dedi. Aslında yapıyordum, - mu? - Amasya'da yaptım, yoruldum - mu?- Akademisyen olacak Abdurrahman. Hak ediyor çocuk. Çalışıyor çok. Aktivist - olacak  - tım. ben de. dedim. Sustum sonra.  Şair olacak-tım- ben, 
              akademik, adli, disipliner bir meslektir. 

Öğrenciyken şurada çok çay içerdik. (içerdik: Ben, Yakup,) Öğrenciyken düşünmezdim, şimdi bu rol belirsizliği olan bu boktan meslekte kayboldum demedim. Öğrenciyken bir sivil toplumda çalışmak istedim aslında dedim. Abdurrahman'a. Kokusu geldi. Saman çürüğü. Burnum sızladı. 
Bize de bu düştü. Gökten Üç elma. Aldım. Yaşıyoruz işte, yok başka cehennem demedim. 

Bütün bunları Beşir'e anlatamadım. BEŞİR: ABİM. Ona göre (hepsine göre) iyi olmam gerek. Çünkü para kazanıyordum. Yeşil sandalyeli çay evinde artık kızdım ona. 
Ben dedim. Ben de şu solcular gibi olmak isterdim. - O esnada hasta mahkumlar için birkaç kişi bağırıyordu, motif. Kızılay'ın motifi sadece- cız diye bir ses. Belli bir işim olmadan, bir dernekte aktif çalışmak isterdim. Yapmıyorum. Kendine gel. Tükendim. Yapışmaktan kurtul benden. İstemiyorum. Anladım Şantiyede çalışmak zorunda değilsin ama hayatın için bir şey yap. Pazartesi gidecekti. Gitmedi. Kovacağım.    Abdurrahman olduğu için kovamadım. 

Sustum sonra. Sen adam olmazsın dedim. Tıpkı bir anne gibi dedim. Sonra kolundan tutup, onu ALPAY DÖNER'e götürdüm. Buraya bak, ben burada çalıştım. Siz bana para göndermezken, kaç kişi götümü elledi, biliyor musun? Kaç kişinin sikini ağzıma aldım, sen o zamanda çalışmıyordun. Şimdi TARIK Memur. OH NE ALA!      yaptığım mesleğin ne kadar boş bir uygulama olduğundan da haberin yok. YOK! ağladım sonra. 

Şurada Hamide vardı. Şuraya bir Hamide koy. Kalabalık insanlar. 
Geçmişe EZGİ koy. Evin çatısına rakı masası kur. ZEKİ AMCA. komünizm koy. 

Abdurraman'a abimden dert yakındım. Bana iletişim dili öğretti. Mesafeli. Freud, ERİC BERNE, LACAN, İMMANUEL KANT konuştuk. 

Bana Ferit EDGÜ'den bahset demedim. Tamam dedim. Bu sefer de böyle konuşayım.  Babam dedi abdurrahman. Düğünlerde yemek satıyor. elli yaşında. ONUR MESELESİ ise onun onuru yok mu? Benim Babam da.. demedim. 
Sustum. 

Eve geçince Çay demledim abdurrahman'a.
Nazan öncel açtım sonra. 

Biraz çocuk kalsaydım dedi Nazan.