17 Mart 2015 Salı

Bu da Böyle bir Yazı


                                                 uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki

                                                                                                           Edip Cansever


Yakup güzel keserdi domatesleri. Acele acele değil, kör bıçakla ısrarla, 
sorularıma yüzüme bakmadan cevap vererek, et tahtasındaki domatese odaklanarak keserdi. Kebapçı ustaları gibi sıralı olurdu, sıradan kaçan tek bir domates tanesi olmazdı. Sonra domatesi ters çevirir, dikey doğradığı domatesin bir de yatay kesip, un ufak ederdi. Sulu. Tahtadan taşırmazdı. Tahtayı o kocaman gövdesine tezatla ince bir şekilde eskimiş tavaya yerleştirirdi. Tefal kaplamasız. Parlak demirden. Kenarda kirleri duran tavayı tahta kaşıkla karıştırırdı. Üzülürdü sanki domateslere.

Sonra sonra domates kesemedim ben hiç, acıdım, rendeleyemedim, Münevver ne gülerdi, rendeleyememe domatesleri, bir keresinde Yusuf allah'ım ya demişti, 

Boynumdan öptü bir an domatesleri kesip, bibersiz menemen yapınca. "Kimseye söyleme, bak bozuşuruz" dedi. Sertçe yıkadı et tahtasını. "Hadi ne duruyorsun, dolaptan peyniri çıkar, amma soru çok sordun". Şaşırmadım. 

Bugün kendime onun yaptığı gibi menemen yapmaya çalıştım. Olmadı. Domatesi kesmedim. Rendeledim. Rendelerken ağladım. Bir hayatım olamadı. Hiçkimseyle. Hiçbir erkekle. Hepsi de aynı cümleyle"İmkansız, olabilitesi yok, nasıl olur?". Seslendiler. Hakkını yemeyeyim, Ayhan'ın. O "Yapalım evlenelim mi?" diyordu, bir nevi umutlu cümle. 

Yine bir evden ayrılma durumu anlatacaktım ama olmadı. Menemen baharatlı oldu. Yakup'un malzemesi yoktu, tuzluydu sadece. Evden çıkıp, 90lı öğrencilerin yanına. Yusuf'la bugün son defa konuşmaya çalıştım, Üstelik sonuna kadar hakediyordu, çünkü o Yakup kadar güzel yemek yapıyordu, yediğim her yemeğinde Yakup'la olamamış hayatımın acısını çıkarıyordum. Geber Yakup, bak güzel bir hayatım var, evim merkezi ısıtma, üşümüyorum. 

Yusuf konuşmadı benle. Benle konuşmamasını üstelik odayı terk etmesini, Yakup'un yaptığına benzettim. Aynısıydı. Yusuf bunları okumaktan vazgeçtiğini hastanedeki odasındaki sekmeyi kaldırdığından anladım. Artık zamanı gelmişti. Biliyordum. 

Bir hayatım olamadı. Migros'taki indirimleri takip edemedim. Boklu öğrenci evlerine geri dönüyorum. 

Yusuf, Nihal'in harika yemeklerini yiyip, Nuriye'yle dedikodumu yapar artık. Arif abi de olur. Tavla oynarlar hatta. Gizem'e anlatır, "ödesin bedelini" der, üstelik bu bedel sadece "ibne"olduğum için ödenecek bir bedel iken. Ne var canım mini etek giymeseydi o da! azdırdı, tecavüz ettim ben de. Aziz'e gider, Aziz espri yapar; "Sana saldırdı mı?" Pis surat ifadesi Aziz'in. Tiksinç. 

Bir hayatım olamadı. İzleyeceğim filmler kaldı. Hamide'nin bahsettikleri, Kurosawa, Bresson,. 

Mabel Matiz artık kötü söylüyor, popüler olan herşey göttür. Yine de bu şarkı iyi. 

Artık bokluöğrenci evlerinden bağlanacağım size. 

Gerçekten bir Çalıkuşu'yum. 

Hepiniz bir gün beni terk edeceksiniz!
Zeki Müren'i seviniz!





                          






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder