10 Şubat 2015 Salı

Kör Heves - Volume: I

                                                                                                                              Özge'ye,

                           benden başka gördüğün bir tarık var, eren. senin olamamış sesin olamamış.

      Ulucanlar'da boklu evde Yakup'un yanına sırnaşıp uyumadan üç gün önce, Ouz'un evinden kovulduğumdan iki yıl sonra, Eren'le tanışmadan iki yıl önce ben Sakarya'da Alpay Döner-Pide Salonunda işe girmiştim. On üç telelik bir yevmiyeye. Para harcamıyordum bütün gün orada olduğumdan, para biriktiriyordum. Şarap içecektik, Yakup'a ısmarlayacaktım. Söz vermiştim. Komilik zordu, severdim. Benim gibi öğrenciler gelirdi, bol turşu koyardım. Lahmacun, Pide, tavuk, et döneri yapılıyordu. Lahmacun çok gidiyordu. Lahmacun çok isteniyordu. Lahmacun çok istenmesine bozuluyordum ben, çünkü lahmacunu yapan usta, lahmacunları yapıp bana verirken arkama da dokunuyordu. Ses çıkarmıyordum. Şarap içecektim. Hem yeni iş bulmuştum. Usta ses çıkarmamama sevinip fazladan lahmacun hatta pide yaptırıp "al bunları yurtta arkadaşlarınla yersin" diyordu. Ben yemiyordum. Arkadaşlarım beni seviyordu lahmacun götürdüğüm için. Usta ileri gitmiyordu, sanırım Haymana'da oturduğundan ve beş çocuğun boğazını doyurduğundan olacak, sadece lahmacunları verirken aklına geliyordum. Bir çocuk vardı. Bana yardım ederdi. Komi değildi o. Komi olmayanlar et-tavuk döner tarafına geçirilir, orada poşet sarar, maydonaz doğrar, kola koyarlardı. İstersem oraya geçirebilirdi beni. İşletmeci Hakan'la konuşup. Hakan kabul etmedi. Daha tecrübe etmem gerekiyordu. Powertürk'te demet akalın çanta çalıyordu. Ne zaman duysam ürkerim o şarkıdan. Et tavuk döner ustası bana yardım etmek isteyen çocuğun beni et-tavuk tarafına almaya çalıştığını duymuştu. Şişkoydu. Haymana'daki kürtlere küfür ederdi. Lahmacun Ustasını sevmezdi. O aramızdaki en kıdemliydi. Gelip tavuğunu etini takar, hemen kutsal mabed gibi onun başına geçip, ayin yapardı. İnsanlar o ustayı severdi. Ben sevmezdim. Beni sevmezdi. Bir gün eğer istersem kendi tarafına alabileceğini söyledi. Formalarımızı - kırmızı, kirliydi - giyerken, beyaz atletle beni duvara hafiften sıkıştırıp, sikini yalayıp, ağzıma boşalmaya bakarmış iş demişti. Heyecanlandım. Hayatımda sadece Yakup vardı. Ben sadece Yakup'la olmak istiyordum. Hem cinsellikten algım, bir erkeğin güçlü omuzlarında - Tıpkı Ouz'unki gibi- sarılıp uyumaktı. Güzel ve iriydi o şişko ustanın elime tutuşturduğu. Yapamadım. Bana yardım eden çocuk, daha fazlasını yapıyormuş hatta, bir oral?ı becerememişim. deyip gitti. Şarap parasına az kalmıştı. Şişko kendisini reddettiğimi sanmış olacak iyice cephe almıştı. Bana yardım eden çocuk artık etmiyordu. Tabaklar artık yığılıyordu. Domates kasasını tek başıma taşımak zorunda kalıyordum. Gece, o şişko ve bana yardım eden çocuk birlikte çıkıyorlardı ben tek. 
Şarap parasını ayarlayınca, ayrıldım oradan. Can dostlar cafe vardı Sakarya'da. Onur canlı müzik yapardı. Ay dilbere'yi çok güzel söylerdi. Sakarya ışıl ışıldı. Yakup yanımdaydı. Onun saçma arkadaşı da tabii. Olsun yine de mutlu sayılırdım. Yetmiş tele biriktirdim tam. Yeterdi. İçkiye zam yoktu. Tekel Direnişi yeni bitmişti. Mavi branda kalıntıları hala duruyordu. Yakup çok güzel içiyordu. Ben o gün içemedim. Lahmacun gibi tiksindim. Yakup ve saçma arkadaşı içemediğime şaşmadı. Yakup güzel sigara içiyordu - ah! ederdi dünya, gözlerinden haymana kürtleri akardı, oltu peyniri, az ekmekli çay, ah ki gözüm, bir yara dönerdi içimde, bir kement asılırdı Sakarya'ya, can acırdı, can kusardı, susup yakup'un sigara içmesini dinlerdim, dinler bütün bu kötülüklerin son bulacağını sanırdım. - Yakup, çok güzel bakardı. - ah! ederdi şarkılar, bu nasıl feryattır derinde, cumartesi anneleri galatasaray'da bu bakışın bedelini öderdi, tekel işçileri yorgunluydu, bir göz ki, incirin oyuğu, nar kızılı, bir acı ki, orada bir çocuk düşerdi tanklardan yorulmuş, bu nasıl bir bakış ki dünyaya böyle deyişi edip cansever'in,,,- 
Ulucanlar'daki evine gittik Yakup'un. O gün ben onlara "ibne" olduğumu, Lisede Ouz diye birine aşık olduğumu anlattım. Sarhoş değildim. O şişko usta demişti "oğlum sen ibnesin dikkat et, yerler seni". İbneymişim. 
Gece kalkıp Yakup'un yanına sırnaşıp uyudum. Yakup çok pis kokardı. -ah! tekel kokardı, o koku tank kokardı, yoksulluk kokardı, otuzbir kokardı, eski çay kokardı, ah ki gözüm bu koku ki, Halep'ten duyulurdu, elma çürüğü, ter kokusu, virane dünya, can ki ah! - 
O gün neden ölmedim? bir daha bunu yaşamayacağımın bilinci için mi? Bir eflatun ölüm sarsaydı bedenimi. 
Eren ile tanıştırdı, çünkü yetmez dedi, daha çekeceksin bu kahrı, bu zındanı, bu kör heves'i.
   
                                      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder