9 Nisan 2014 Çarşamba

TOM HANKS CEMİL

Tom Hanks'e benzetiyorum onu. İlk bakşta farkedilmiyor, biraz bakınca küçük yeşil, -aslında ela- elaya kaçan yeşil, sarımsı gözlerine anlıyorsunuz benzediğini. O bir mülteci- Önce sığınmacı, yarın mülteci. Benim kıt arapçamla onun kıt ingilizcesiyle anlaşmaya çalıştık önce. Diller üstü bir çaba. 
Aslında onu farketmeme neden olan; kimsenin önemsemeyeceği ama benim içimin kıyıldığı bir küçük diyalogtu. Yorgundum. Elimde çay, Kasım'ın ofisinde, hem Kasım'ı dikizleyip -rahatsız etmeden - hem de çocuklardan ağrıyan kafamı uyuşukluğa bırakmıştım. Kasım, bizim kamp başkanı olacak böcekle bir şeyler tartışırken, birden o girdi, oradakilere şeker ikram etti, bana da. Böcek yüzüne bakmadan "hayır" dedi. Böcek, kendisinin böcek olduğundan habersiz diğer insanlara böcek gibi davranmasıyla böcekleşmeyi hak etmişti zaten. Cemil gülümsemeye çalışarak, -önemsememeye - "bizi beğenmiyor, o yüzden almadı şekeri, tabii biz mülteciyiz.." gerisini getirmeyip çıktı ofisten.
Arapça kelimelerle öfke anlatılamazdı çünkü. Öfkenin dili -var mı bilmem- bu topraklarda anası ağlamışların diliydi. Arapça daha kredisini dolduramadı, bunun için bir otuz sene daha gerekti. Dışlanacaklar, savaş denen lanet üstlerine karabasan misali çökecekti otuz sene. İşte ondan sonra öfke bir dabbe haşmetiyle çıkar ortaya. 
Onun bu serzenişini kimse duymamış olacak ki bir şey demediler. Ya da hepsi arapça bilmesine rağmen, anlamamış gibi yaptılar. Diller üstü çabasızlık. Cemil gitti.
 "yalnızız bu kampta bu evrende bu arafta bizi dışlıyorlar bizi sevmiyorlar kızlarımızı satıyor, çocuklarımızı çalıştırıyorlar öldürüyoruz öldürülüyoruz yalnızız" 
Cemil Tom Hanks'e benziyor. Bıyığı kızıl-turuncu, sakalları kızıl- beyaz, ikisi de çok yakışıyor tom hanks yüzüne. Gözlüğü o güzelim gözlerini korumak için varlar sanki. 
Cemil'in yaşlı babasını tekerlekli sandalyeyle dolaştırmaya getiriyor her gün, bizim konteynır-ofis arasındaki geniş alana. Ofisin oradaki işçilerle sohbet ediyor. Tütün içiyor bazen, zıvananın içine tütünü doldurup "ne kadar yalnız" olduğunu bilircesine içine çekiyor tütünü. Az içtiğini söyledi ama. Kaçıyor benden, ya da ben öyle hissediyorumm. Tipik Tarık alınganlığı olabilir bu. diğerlerinin aksine şimdiye kadar çadırına kahve içmeye davet etmedi. 
Cemil Tom Hanks'e benziyor.
Ama onun bu yazıya konu olmasının sebebi; can acıtan yalnızlığı dışında, bakışları ve tütün içişi, Yakupû anımsatmasıydı.
Cemil Tom Hanks'e benziyor, ancak Yakup'u anımsatıyor bana. 
Onunla daha çok vakit geçirmek istiyorum sırf bu yüzden. Yakıcı bir ikiyüzlülük bu. Geçmişi geri getirme çabası. Aşk her zaman her yerde statü, sınıf, kimlik, etnisite, din tanımadan kendine bir neden arıyor demek ki. Bir neden. Kendini tazelemesine fırsat verecek bir neden arıyor aşk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder