9 Haziran 2015 Salı

Sorosçular Tarçınlı Kek yiyor

                                                                                           Ouz'a,
                                                                                          Eren'e,

                                                                                         Diren'e,
                                                                       

                                     Keşke her şey bir abartıdan ibaret olaydı.

Onu seviyorum, yüzümde bir tokat. "O zaman gider kendin okursun." 

Hdp seçimlerden çıkınca; partide tarçınlı kek yedik. Eren'e mesaj attım, dönmedi. Kızdım. Geçti sonra. Balkona çıktık. Yani şimdi özgür müyüz dedi biri, "Erkekler hiçbir zaman tam olarak homofobiyi yenemezler;" cümlesi yıllar öncesinden kalan. Ne kadar doğru! 
Bir mesaj: Selahattin, Lgbti'leri anmadı; kızmadın mı kız?
Ayhan'ı aradım, "Siz teröristlerle bu ülke ne yapacak" dedi. kapadım erkenden. Tarçınlı kek tarifini sordum; o hiç tanımadığım kızdan. Yüzüme bönce bakarak, verdi. Hiç yapmayacağım. Yusuf'a söylerim belki. 

Abla bu para yetmiyor ki, öğlenleri ne yiyeceğim ben, akşamdan peynir ekmek yap, yaw yiyemem ben öyle; hem dört sene öyle mi olacak, git ulan başımdan, 

Ouz şimdi köpürmüştür. Sırrı süreya'yı sevmiyorum, o konuşuyor şimdi. Yine meclise girip; şımaracak. Ufukuraslaşacak. "Seks işçileri gündemimizde değil" deyip, Diyarbakır'da kerhane kapatacak. Diyarbakır sanki onların. Hep onların. 
Yakup bir keresinde "Bu sorun biterse; biz de biteriz" demişti. Tiksinmiştim. 
Halay çekiliyor; kısık sesli telefondan. Alan dar. Ben tarçınlı kek götürüyorum. 
Bir gün Ouz bornozluydu; evini basmıştım. Kapı önünde bekletmişti. Bağırıyordu. Bildik cümle: "Ne istiyorsun?" 
Ne istiyorum?
Ne istiyorum?
Ouz çok güzeldi. Beyazdı. Evinden deniz görünüyordu, sonra Akp o evin önüne ev yapıp denizi görünmez kıldı. Yıllar sonra Murat söylemişti. Ben Ouz'u sonra hiç görmedim, gördüklerim Ouz değildi. 

Erkeklerin ya siktir ettiği ya da siktiği bir vücudum. 

Seçim haftasında; Eren'i gördüm. Sakarya caddesinde. Ankara'ya gitmiştim. Her akşam; daha önceden takıldığı bara gittim ona baktım yoktu. Sonra; arkadaşlarla otururken gördüm. Çay içtik. Şekeri karıştırdığı kaşığı çaldım. Arkadaşlarım acıdı. Bu çocuk sana bakmaz dedi biri. Doktor kızım o. Mavi hırkasını giymişti. Çirkindi. Nesini beğeniyorum bunun? Tuvalete gittim. Ağladım. Telvin'e gidelim dedim Eren ayrılınca. 

Buraya gelip kalabalıkta şu çikolatayı çaldığını görmediğimi mi sanıyorsun? salak mı sandın lan beni, özür dilerim kadir abi, bak bir daha olmaz; öff git söylersen söyle, ben de seni söylerim, bir tane çikolatadan nolmuş; yeterince zengin piçi var, burada zaten, 

Eren'in doğum günüydü bir gün. Bu gün Yakup'un. Mesaj attım. Ondan da cevap gelmedi. Eren'inkini kutlamıştık; o cinselözgürlükçü kızla. Hazan vermişti parayı. Al git kutla beraber o takıldığın çocukla. İlk defa düzgün birine aşık oldun deyivermişti. Pasta aldım en mavisinden. Eren, ben, o cinselözgürlükçü kızla yıldız tilbe dinlemiştik. El adamı. 

Türkiye artık daha iyi bir yer olacak, Komünist Partiye göre Hdp'ye oy verenler Sorosçuymuş. Görkem dedi. Yorgun ve ilkesiz sosyalistlerin umudu Hdp'ymiş. 
Görkem ekledi. Çay içerken Derya ablada. Söğütaltı çay ocağında. Birgün ben de çay ocağı açıp, memurluğu bırakacağım. Ankara'da açarım belki; öğrenciler gelir, Komünist partililer de gelir. Eşcinseller de. Eşcinsel olduğunu hiç söylemeyen erkekler de. Sadece erkeğe aşık erkekler de. Çay güzeldi. 

Beni kadir abi gönderdi; kamyonetin arkasında yapacağız; kimseye söylemeyeceksin, ilk başta acıtır ama, sonra zevk alırsın, sandalyede yapacağız, merak etme zorlanmazsın, sadece ağızdan diye konuştuk kadir abiyle; öbür türlüsü zor biraz, elimle otuzbir de çekerim isterseniz, okşamaya da izin veririm, ama öbürü..

İlk sınıfta Yakup'un doğum gününü beraber kutlamıştık. Göt kadar kantinde. Cansu da vardı. Yakup; saçı dağınık ve kokuyordu. Çok güzeldi. Siyahtı. Kahverengiye çalan bir tişörtü vardı, sakalı kirliydi. Tişörtünden kılları sarkıyordu. Kürtçe kutlanmıştı, gülmüştük. Yakup çok güzel bir çocuktu. Ay çiçeklerinin güneşe yüzünü döndükleri zaman doğduğunu söylemişti, bu doğum günü doğru değilmiş. Hangi kürdün doğum günü doğru ki? diye dalga geçmişlerdi. Cansu; pembe elbisesini giymişti. Yakup ona bakmıştı. Çok çirkindim. 

Gittim Kadir abi; tamam mı bak şikayet etmek yok artık, nasıl güzel miydi; sakattır makattır ama iyidir haldun abi, malı da büyüktür,  sana çok yardımı dokunur hem, sevaptır, bir daha gitmem tamam mı,  

Ama Gezi'de gelmediler ki Eren, yani sadece kendileri için bir şey olunca geliyorlar; Samsun'daydık. Meydanda. Gideceğim az sonra. Herkesten her şeyi yapmasını beklemek mi gerekiyor? dedi otobüse binerken. Herkes her şeyden sorumludur der dostoyevski demedim. 

Beni parti çalışmaları için niye aramadığınızı biliyorum Sedar Hocam, ama konuşmayayım şimdi? Tamam tarık kusura bakma; niye aramamışız peki? Herkesten her şeyi söylemesini bekleyemezsin, tarçınlı kek ağzımda eriyor. Güldüm. 

Barış bıçakcı Hdp'ye oy vermiş midir?

İki gündür rüyalarımda Eren'i görüyorum. Son keresinde, bağırıyordu bana. Bıktım artık filan diyordu. Hatırlamıyorum tam. Numarasını sildim. Rahat olsun kafası. Hepsinin. AntikapitalistMüslümanBacımla arasına girmeyeyim. İlk defa düzgün bir ilişkim var demişti zaten. Benden korumak için söylemişti. Anladım. 
Bulaşma der gibi. Sakın ha. Terliği kafana yersin bak. Sustum. 
Benim ilk defa düzgün bir ilişkim olacak mı diye düşündüm. Eren'in yanındaki arkadaşlarımdan sevgili olanların kolları omuzdaydı. 
Fassbinder'e göre "bütün ilişkiler sömürü aracı, eşcinsel, düzcinsel farketmiyor"muş. 
Eren, seni Fassbinder'in El hedi Salem'i sevdiği gibi seviyorum. diyemedim. Kaşığı çaldım. 
Artık numarası da yok. 

Artık bazı hikayelere bir son gerek.