7 Kasım 2014 Cuma

Şizofrenik Sanrılar


- Mutlu musun Nuriye Abla? 
- Evet, keyif alıyorum
-Cidden mi? Yani seni hiçbir şey etkilemiyor mu? Ne bileyim, her gün toplum ruh sağlığı merkezine gelmek mesela?
- Ha, ben de işimden keyif almıyorum, merkezin daha aktif işlemesini isterdim, daha yararlı olmak isterdim hastalara, doktorun daha çok ilgilenmesini isterdim.
- Başka?
-Onun dışında hayatımda keyif almayacağım bir şey yok
- Yapma abla, ölen üstelik ölmek de değil bence, boğularak susuzluktan ölen işçiler de umrunda değil, bu ülke bu ülke, 
- Ha yapacak bir şey yok ki. 
Duraktaydık. Soğuktu hava.Otobüse bindik sonra. Dışarda bir hayat. Hiç konuşmadık. Yer vermedim kimseye. Onların da bu kadar memnun olduğunu düşündüm, onların da keyif aldıklarını. Biraz ayakta kalıp acı çekmelerini istedim. Ayakları ağrısın, akşam gençlik kötüye gidiyor, otobüste bile yer vermiyorlar artık nutuğu çeksinler istedim birilerine. Misafirlerine. Çocukların ulaşmayacağı yerlerdeki şekerler olsun tabakta. Nuriye ablaya da hınç duydum üstelik bu diyalogtan sonra bana acıyıp iyi davranacak olması bile hıncımı söndürmüyor, onu sevmiş olmam bile. Alevi olduğunu özgürce söylemesi bunu göstere göstere yaşamasına sevinmem bile. Susturulmuş çaresizlikten bahsetmişti bir arkadaşım. Milletçek onu yaşıyormuşuz. 
Travmalarım peşimi bırakmıyor, bir köpek gibi izliyor beni. Benim de bir kocam, bir evim, arabam, evim kendime göre dizilmiş olsa, kütüphanem olsa büyük, okumadığım okumuş gibi yaptığım kitaplarım olsa, çocuklarım olsa, onların bütün gün bilgisayarda savaş oyunlarını oynamasını dert etsem kendime, cumaları namaza gitsem, yandaş sendikaya üye olsam, hep erken kalksam, yıllık izinlerimde denizli bir yerde tatil yapsam, bunu herkese göstersem, gün yapsam, iş arkadaşlarımla kavga etmesem, müdürüme yalakalık yapsam, gömlek iliklesem, kaçamak yapsam arada, kimseye çaktırmadan, kocamdan boşanmadan, kocamın da arada hayat kadınlarıyla yatmasını görüp de ses etmesem, hafifmeşreplilerden uzak dursam, bir değişik adamlarla konuşmasam, hafif başımı ağrıtmayan müzikler dinlesem, tanrıya inansam, dua terapilerine gitsem, eski arkadaşlarımla yoğunluktan görüşmesem, tıkır tıkır işleyen bir düzenim olsa işte ben de keyif alıyor olur muydum? bu ülke için yapacak bir şey yok der miydim? somutluk soyutluktan kurtarır mı? soyutluk somutluğun arasına karışır mı? bilmek ürkütmez o zaman. Bilmediğimden korkarım o zaman. 
Etim çekiliyor. Bir durumu yazıyorum buraya, genelde olay anlatırdım, bir durumu, yaşadığım her anda zihnimde bir savaş veriyorum, durmuyor, durup öylece baksam
Yaşayan bir şeysin demişti arkadaşım Özge, bu bir evre mi? bu taşra, bu koltuk bir süreç mi? Telefonlarıma neden cevap verilmiyor? Neden Sinan? Neden Yakup'un kolay sevgilisi var, Peki ya Eren? Ah eren, bizi bu hale kim getirdi, o şehirde neler yaşadın da seni aylarca aramayan bir çocukla sonradan çokarkadaş görünüp beraber iş yapmaya kalkıştın? Cihan'ı küçümserdik Eren hatırladın mı? Gülerdik, alay ederdik, beni mi çok rahat gördün, para kazanmamı mı değiştirdiğini düşündüm, aramadın beni günlerce, hep anınla yaşadım, hep anınla. Her anınla. 
Bir gün intihar edeceğim. Tasarı. Dönüyor. Hamide'yi okuyordum bu bloğa başlayınca, içimden bir yarış yapardım, yazmaya dair, öykü de yazıyordum hem, inandığıma inanamayarak yaşıyordum. Ama eriyen mum gibi etim çekiliyor, içimde yaşlanan bir vampir var, ölemeyen ebedi ama yaşlanan. İçimde yüzyıl yaşında. 

Durulamıyorum.

Denedim kız abla valla, yaptım yani, yıldız tilbe dinledim, alışveriş merkezlerini gezdim, marka aldım kendime, paramı sakladım, biriktirmeye çalıştım, rapor aldım, kaçtım, Ayhan'la seviştim, sevişirken yuva kurdum ona. Beraber. 1+1 ev bulduk kendimize, sabahlara rahat rahat beni becerebileceği, sonra onun kahveye benim işe gideceğim bir hayat büyüttüm. 

Ailemle barışmaya çalıştım, bayram harçlığı verdim, yengeme gittim, abimi aradım, üst kattaki mülteciyle konuşmadım, ay ne pis, eski arkadaşlarımı şöyle bir aradım, Nazlı ehliyet almış bu yaza araba çıkartır, aaa tabi canım, hakkı, kira da vermiyor hem, gömlek kravat gittim işe, çok şık olmuştum, Nuriye abla da dedi. Tatlı tarifi aldım, midem az bulandı, konuşmalara kafa salladım, güne katıldım, şu kürtlerde ne istiyor bu ülkeden, ay ne pis,ibneyimamaöyleherkesinbilmesinegerekyokkipartisine üye olmak istedim, ay tamam destekliyoruz lgbt'leri ama gösterme canım dedi kendini avukat diyen biri, katıldım, güldüm, dudağımda bir çizgi, işçiler öldü, psikososyal destek çalışması için mail attım, gönüllü yardıma, oh poor, my darling, Sosyalizm bitti dedim birilerine, çok konuşmayan filmler izledim, başımı ağrıtmayan kitaplar okudum, deleuze anlamıyordum zaten Diren dedim, Yaptım yani abla, barışırım sandım kendimle, kızzz, kötü şiirler okumadım, cinayet kışı da ne, birilerine borç verdim, koy onu cebine, aday memurum sendikaya üye olmadım, yandaşlarla takıldım, evet yaptım, Ferruh bey aa evet tabi ki yardımcı olurum size, ne demek, bir telefonunuza bakar, hemen gelirim dedim. Şu bizim yüksek lisans işini de bir halletsek dedim, güldüm arkama sığındım, Birgün gazetesini okudum, çok sıkıcı, Yılmaz özdil okudum, abartmış canım, cumhurbaşkanı adam, ne demek öyle göstere göstere sigara içmek, hem kapalı alanlarda sigara içmek yasak, çok destekliyorum, dedim. Yaptım bu kadar düştüm. 

Geri döndüm. Etim izin vermedi. Ölen işçileri düşündüm, su daha yükselmesin diye boruyu kaldıran anne fotoğrafını gördüm, ağlayamadım, ne anneler gördük, daha ne kadar göreceğiz, akşam oturup LCD tv'mizden kalktığımız hemen orada unutacağız, sabah hiç bir şey olmamış gibi kalkacağız, sonra bunu herkes okusun diye facebook gönderisine dönüştüreceğiz o annenin fotoğrafını. 

Bir gün intihar edeceğim. Bunu ilgi çekmek için diyorum, oh no, depresif abimiz triplere girmiş demeniz için. Belki Hamide arar, Ouz arar, Ezgi, Münevver, Seçil, Meriç, ah Meriç seni özlüyorum ne çok, Tuba arar, sonra lafı saplantılı aşkı Nedim'e getirir, geçişir, Eren arar, seni ciddiye alıyordum ben der, ailevi problerim vardı anla der, Öbür Eren arar, ah Eren benim biricik olmayan ilişkimin sevgilisi, bilsen sana nasıl bir hikaye öğüttüm, nasıl bir hayat düşledim ikimize, nasıl çirkinim böyle, sen nasıl asilsin, sen nasıl zengin oldun böyle, Roboski'de çocuklar için eylem yapıyor musun hala? Seni görmeyişim Roboski Katliama eşit,  Tıp'ı bitir, heteroseksüel diye bir şey yok gizli eşcinsellik var Eren,  zihnim dağınık sana toparlanamıyorum, mektuplarım sendedir, içime ak,

Haziran diye düşünüyorum, ya da öteki sonbahara, kendimi hazırlıyorum ölüme, borçlarım var, sanki ne, neymiş, 
Nuriye abla Faulkner'i bitiremeyecek, Ses ve Öfke'yi çok seviyorum, o kitabı çok seviyorum, 

Yakup geber!