9 Haziran 2014 Pazartesi

DingilDoğum Günü

     Ablam bulaşıkları yıkarken onun başucunda durup da yarınki matematik ödevimde kitabım olmadığı için uyduruktan orantısız problemler kurgulayıp onları deftere geçirdiğim bir çocukluğum var benim. Hayat bilgisi için de Serda'ya gidip, Türkçe için ise Deniz'in "kaymakamlığa niye başvurmuyonuz siz"liğine katlanan bir çocukluğum. Ablam zeki değildi. Serda'nın babası da ona Arabistan'dan dönmeyeceği anlaşılınca Serda'nın abisi evin reisliği taslayıp beni evine almadı. Deniz'i ben bıraktım. Sonraki sene de kitaplar dağıtıldı zaten. Arkadaşlarım hep sıranın altında bıraktı ertesi günden lazım olacak kitapları. Ben bırakamadım. Kimse nedenini anlamıyordu neden taşıdığımın. ben dahil. Lisede Esma şakalaşırdı taşıdığım için. şimdi anladım. 

     Ablam yaz kızım oldu. bulaşık yıkarken yanında durmayacaktım, arada köpük sıçramayacaktı, taşan lavaboya küfür edemeyecekti, anneme bağıramayacaktı. Yorgun argın geldi eve üç aydır. Üç ay sonra evlendi bir yavşakla. Kurtulacaktım halbuki. İlkokulda kitap kabusum lisede "halk otobüsü" koşuşturmama dönüşmüştü. Ablam servis paramı verip, her gün önce metrelerce yürüdüğüm - bazen koştuğum - sonra tıkış tıkış bindiğim demirçelik işçileriyle beraber s.klerini bana sürtmelerinden kurtulacaktım eğer o yavşakla evlenmeseydi. Aç kalmalarımı, orospu çocuğu şişko sağlık meslek lisesi müdürünün çocuğu Fatih'in ağzımın açlıktan kokmasını şikayet etmelerini, Cuma'yla - ah seni çok özlüyorum Cuma, çok - peynir ekmek sulu limon içmelerimi saymayayım bile. Cuma şikayet etmezdi hiç. Zeki insanlar şikayet etmezdi. Zeki olmayanlar yavşaklarla evlenirdi. Ben peynir ekmek getirmezdim. Ouz'a çökerdim. Hem de beyaz müzikçalarına da. geceleri de babamın bira için bakkal Seyfettin'e gönderdiği yollarda Ouz'u düşünürdüm. 

      Ablam başbakanı dinledi üç çocuk yaptı. Ben de üniversiteyi kazandım. Bedenimi tanıdım. Korkunç parasızdım ve bu sefer ablamın beni kurtaracak ümidi bile yoktu. Çırılçıplaktım. İlk sınıfta tanıdım bu yazıya konu olan çocuğu. Ablamla bulaşık yıkayıp matematik ödevlerime uyduruk problemler kurgularken o Çermik'te öğretmen lisesi'nde porno dergilerine bakıp ergenliğini doyuruyordu. 

     Ouz'a benziyordu. Beyaz müzikçaları, iyi giyimli haliyle değil, üstü yağmalanmış bir Ouz bu. Gözleri o kadar masum ki ağzımın kokusunu duymuyordum. Ulucanlar'da sarhoşlara meydan okuyan pislik bir evde düşsel oyunlar geliştirdim ona. Çok aşıktım, o benim olmayan tanrımdı.
Tanrı yoktu. Kaymakamlığa başvurup, fakirlik belgesi almamız gerekirdi tanrının yokluğu için. 

   Ben artık kimse aç kokmasın diye bir halka inanıp ablamın kurtamadığı beni o halkı kurtararak diyet ödeyecektim. Ouz'a benzeyen dingil eğer rahatına düşkün olmayıp dünyayı dar edecek kadar heybetli olduğuna inansaydı eğer. Ben inanmıştım. Sincan'da cezaevinde yatan kuzeni de inanmıştı. 

    Cuma zekiydi. Ablam ve dingil zeki değillerdi. Ablam malum. Dingil de social worker olduktan sonra Araba alıp Sincan'daki kuzenini çatlatıp, otel lobilerinde verilen s.kten bakanlık eğitimlerinde tayin işlerini tartışır oldu. 

    Bugün ayçiçeklerin güneşe döndükleri gün. onun doğum günü. beni evden kovalı 1. yılı. onu tanıdığımın 6. yılı. 
     
    onun ise 27. yılı. Ama bir Kurt Cobain değil.